29 Aralık 2011 Perşembe

hayatımın bir masal olma ihtimali varsa eğer; yüz yıl uyuyan prenses olmak isterim...

vizeler ödevler sunumlar ve projeler….
resmen stüdyo dersinde uyuyorum…hoca da söyledikleri karşısında üzüldüğüm için böyle durduğumu sanıyor….
canımmmmm…alıştım ben artık her hafta her hafta tasarımımı değiştirmene de bunu keşke teslim haftasını başlatan son derste yapmasaydın ya neyse……

teslim haftası başlıyor tam olarak yarın saat 8-10 arası dersim biter bitmez..ve yine bu sene de geçen seneler gibi yeni yıla değil parti marti acaba yetişecek mi stresleri sinirleri yorgunlukları ile gireceğim...
dert değil nasıl olsa az kaldı (yani inşallah)...

utanmasam ergenler gibi şu kıyamet gelse de kopsak esprisini hayat felsefem diye yayınlayacağım..(evet saçma oldu farkındayım ama uykusuzum dersteyim aralıksız yaklaşık 8 saattir proje çiziyorum dün geceden beri hiç bir şey yemedim...şu ders bitse de gitsek :/ )

23 Aralık 2011 Cuma

bende isterim güncel konulara değinmek ama yok içimden geçenler bunlar

Hiçbir şey yapasım yok. Yaşam enerjim sıfırlanmış gibi. Konuşmak bile ağır bir külfet. Soyutladım iyice kendimi yaşamımdan. Jüriden beri projemi sermedim çizim masama masa öyle bomboş çizimlerim kenarda köşede maketim binalarım hepsi bir yerde… Kafamda bir sürü plan kafamda bir sürü farklı düşünce…
Uyuyorum çok fazla hatta hesaplamalarıma göre 24 saatimin 18 saatini uyuyarak geçirdim geçen gün bu benim için bir rekor değil evet ama sonuçta teslim haftası ertesi değil o yüzden çok fazla bu uyku…
Aldığım sakinleştiriciye bağlıyorum durumu bir de dozajı artan migren ilaçlarıma yeni vitaminler eklendi reçeteme yatak yanı komedinim cidden ecza dolabı gibi. Bu durumdan şikâyetçiyim ama şu aralar değiştirebileceğim bir durum değil ne yazık ki…
 Yeni yıl geliyor cümlelerinde ki gizli korkularımı buldum… Teslim haftası yaklaşıyor. Evet, teslim haftası 30 Aralık başlıyor 6 Ocak bitiyor… Yeni yıl bu sene de bana pekiyi gelmiyor. Umarım öğrenci iken girdiğim son yeni yıl olur. Bu konuda ciddi sıkıntılarım var ama yeneceğim gibi… Bakalım.
Biscolata reklamları için bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyorum tam şu an. Çünkü reklam çıkınca enteresan şekilde renk ve mimik değiştiren arkadaşlarım var :D buradan size sesleniyorum onlar sadece görüntü :D biscolata sevmediğim gibi reklamını da sevmiyorum ama muhabbetleri arasında çok iyi malzeme çıkıyor orası ayrı sonuçta malzeme bir çok insana göre çok iyi. (evet bu konuya nereden daldım bilmiyorum ama bence biraz renk getirdi yazıma :D )
Bir an evvel kendime gelmeli eski yaşam enerjime kavuşmalı ve yapmam gereken tüm her şeyi eksiksiz yapmalıyım… Kendimi gaza getirme işlemlerin şu an itibari ile başladı bakalım hadi hayırlısı..

20 Aralık 2011 Salı

iç huzuru buldum oradan bildiriyorum


Beyaz sayfayı görünce aklıma bir şeyler gelir diye düşünüyordum ama pek öyle olmadı. Aslında aklım yazacaklarımla dolup taşıyor ama ne kadarını buraya yazarım bilmiyorum. Hani insanın aklından bin bir türlü düşünce geçer ama der ya daha kendime bile itiraf edemedim işte öyle bir durumdayım. Daha kendime bile itiraf edemediğim düşünceler ile boğuşuyorum.
Derslerim sıkıcı ve sıkıntılı ilerliyor. Çok yoruluyorum bu aralar ödevler teslimler projeler dersler devamsızlıklar hayatımın bu kadar sorumluluk altında şekillenmesinden ziyadesiyle sinirliyim. Sinirliyim demişken uzun zamandan sonra ilk kez hiç kimsenin baskı ve şikayeti olmadan sırf ihtiyacım olduğu için doktora gittim. Evet, doktor kalıbını sevmiyorum ve hatta sırf abimin mesleğinden kaynaklı biraz tırsıyorum kendinden. Doktora gittim ve şikayetlerimi anlattım ve ilaç dozlarım yükseldi biraz. Migren ilacımın dozunun yükselmesi beni mahvetti sürekli midem bulanıyor zaten uzun zamandır baş ağrım mideme vuruyordu yani bu ilaç beni iyiden iyiye bitap düşürüyor durum bu. Başka şikayetlerimden de bahsettim ve az kalsın aaa doktordan hiç korkmama gerek yokmuş diye düşündüm ama anlık yani odadan çıkıp ta hastane koridorlarında yürürken tekrar korkum sabit olan yerine ulaştı. Doktorum astım ilacımı yeniledim ve hatta arttırdım gece uyurken bazen nöbet geliyor ve kızlar çantamı ararken ben ölümden dönebiliyorum diyerekten iki tane aldım ve ev arkadaşlarımın sürekli görebileceği yere koydum biri de sürekli çantamda. İlaç listemde yeni olan tek şey sakinleştiricim. Uzun zamandır kabuslar gördüğüm ve uyku problemi çektiğimden dolayı şikayetlerim var diye başladım ve bir baktım doktorla ne muhabbetlere girmişim sinirli halimden sıkıntılarımdan sorumluluklarımdan her şeyden bahsettim ve bana bir ilaç yazdı.
İlacın bugün altıncı günü ve jüri hazırlığında ki uykusuzluğumdan dolayı mı yoksa ilacın yoğunluğundan mı bilmiyorum ama özellikle son iki gündür uygun bulduğum her yerde uyuyorum. Sakinim… çok sakinim… sakinliğim her şeyime yansıdı. Konuşmama hareketlerime uyumama televizyon film izlememe… her şeye…
Ağlak bir insan oldum ayrıca ota boka ağlar oldum… mesela dün gece uyurken canım tulumba tatlısı istiyor dedim kızlara. Kızlarda bu akşam gelirken almışlar benim için. Eve girdiklerinde ellerinde görünce bir ağıt tutturdum sanki ne? Bir tatlı işte. Ama işte bir tatlı asla sadece bir tatlı değildir (: yok o futbol asla sadece futbol değildir kalıbıydı değil mi?
Demek ki beyaz sayfa insanın aklındakilerini alıyormuş ve kendine yansıtıyormuş. Keşke konuştuğumuz gibi yazan bilgisayar olsa. Hatta belki vardır o zaman keşke benim öyle bir bilgisayarım olsa.
Yeni yılda geliyor artık dileklerimle bir sonraki beyaz sayfamı çıldırtırım…

15 Aralık 2011 Perşembe

günler geceler önce saat bir ara 9:50 idi...

GÜNLER GECELER GEÇTİ KAÇ TANE HİÇ ANLAMADAN
Vurdumduymazlık değil benimkisi sadece bir şeyler yapmak için çok uğraştığımdan hayatı ıskalıyormuşum hissine kapılıyorum… Ben sorumluluklarımı yerine getirmeye çalışırken yaşam enerjim sıfırlanıyor bunun için bir şey yapamıyorum…
Ünlü bir deyiş hep duyarız ve tüylerimiz diken diken olur “ bugün Allah için ne yaptın?” tamam bu konuya girmeyeceğim çünkü verecek cevabım beni daha da umutsuzluğa sürükleyecek. Evet günahkarım emirleri yerine getiremiyorum ve istemeden de olsa yasakları çiğniyorum. Cezalandırılanlardan olacağım az çok aşikâr. Neyse…
Ben bu soruyu uzun zamandır kendime soruyorum “bugün kendim için ne yaptım?”. Sorumluluklarımı yerine getirmek için vücuduma eziyet ettim uykusuz kaldım kafein komasına girdim sigarayı arttırdım stresten ellerim artık durdurulamaz şekilde titriyor falan filan evet cevabım belli ben uzun zamandır kendim için hiçbir şey yapmıyorum. Yapamıyorum ki olmuyor yani o kadar çok gündelik hayatın içinde sıkışıp kalmışım ki bazen günlerin geçme hızına şaşıyorum yine çok ünlü bir laf “ belki de hayatımın en güzel zamanları” geçerken ben durup nasıl geçtiğine bile bakamıyorum.
Hep bir şeyleri ıskalıyormuşum gibi bir hisse kapılıyorum ya o his tamamen gerçek çünkü ben bu tempoyla yaşamayı kaçırıyorum. Yaşamdan zevk almayı geçtim sadece geçerken bana bir ses etsin.

9 Aralık 2011 Cuma

o anlara takılıp kalmak değil o anlarda yaşamak istemekte değil

eski filmleri izliyorum ne bileyim hani herkesin izlemesi gereken ama nedense şu filmi izledin mi diye sorduğumda çok çok çok az bir kesimin dikkatini çekecek filmler...
tek derdim kafamdaki sıkıntılardan uzaklaşmak...fazla derdim yok aslında sadece proje konusunda biraz dertliyim işte...stres yaptıkça artıyor sıkıntılarım korkularım..neyse ben film izliyorum...
bu yazı nereden çıktı hiç bilmiyorum aslında bir iki filmin çok beğendiğim sahnesinden bahsedecektim...diyecektim ki o anlar ne güzel anlar o anlar ne yaşanılası anlar...ama yok kafam on milyon kafam biraz karmaşık...
neyse ben film izliyorum...o kadar.

bu duygusuz olduğumu göstermez

tamam çok şirin bir fotoğraf değil mi? evet gayet şirin talı yerim ben seni lik bir fotograf ama ben bu fotograftan etrafımdaki insanların etkilendiği kadar etkilenemiyorum...olmuyor ben çok bebek sevmiyorum çocuk sevmiyorum hatta ilerde çocugum olacaksa direk bebeklik çocukluk ergenlik zamanlarını geçsin gelsin yanıma..tamam saçma ama ne diyebilirim herhangi bir şeyin neredeyse tüm sorumluluğunun üzerimde olacagı fikri ürkütüyor beni...
bu yazı nereden çıktı diyebilirsiniz gecikmeli olarak hımym ın son bölümünü izledim..üzülmedim mi üzüldüm ama yine de ........................



neyse..

8 Aralık 2011 Perşembe

belki de beatles haklıydı ihtiyacımız olan tek şey sevgiydi....


“5 yaşındayken annem mutlu olmanın hayatın anahtarı olduğunu söyledi, okula gittiğimde bana büyüyünce ne olmak istediğimi sordular ben de “mutlu” yazdım ve bana soruyu anlamadığımı söylediler ben de onlara asıl onların hayatı anlamadığını söyledim.”
— John Lennon

2 Aralık 2011 Cuma

imge terbiyecisiyim geceyi yontarken kelimelerin kederini de gördüm


Sigaram bitince öyle deli kederleniyorum ki kendime gelmem zaman alıyor… Bir de kurduğum hayaller suya düşünce…
Ağır bir yük var içimde bu aralar. Geceler fazla karmaşık gündüzler fazla yavaş bana. Uzun süredir uyku haram cinsten sürekli kâbuslar sürekli kafamda kurduğum çizimler tasarımlar. Stresliyim kederliyim…
Kırgınım. İçimde sökemediğim bir kırgınlık var. Bir ağırlık... Sanki ciğerime yapışmış göğüs kafesimi taşmak için zorluyor bu ağırlık. Andıkça daha da ezici andıkça daha da rahatsız edici…
Sanki geceyi yontuyorum ve sözcüklerin kederini görüyorum… Sonra an geliyor belki de umudumun adını deniz koyuyorum kederi belki de o yüzden bende kalıyor ve ben alıp başımı gidemiyorum efeler gibi onun ağırlığını yaşıyorum.
Rest çekemiyorum ona ve reset atamıyorum ömrüme…

29 Kasım 2011 Salı

oysa ki özgürlüğü seçmek tek bir vücudu sevmek..bir şehri tam kalbinden beyninden vurup gitmek var aklımda...

Masamda yeni düzlediğim ve farklı farklı kavanozlara koyduğum 200 300 çeşit kalemim var… İçindeki yazıları temize geçmem gereken iki küçük ajandam. İki telefonum ve mp3 çalarım… Cetvellerim ve çayım var…
Yandaki masada açtığım projem var. Üzerinde iki üç kat eskiz. Çizip beğenmeyip tekrar bir eskiz koyup devam etmişim. Yapmam gereken bir sürü eskiz var ki yetiştirmek istediğim çizimi yetiştirebileyim…
Televizyon kapandı onunla beraber odada sadece klavyeden gelen sesler ve sobadan çıkan ateş sesi var… Birazdan çok değil iki üç dakika sonra o kadar çok fazla gömüleceğim ki duygularıma belki de duymayacağım artık bu sesleri…
Dışarda deli bir rüzgâr var çok soğuktur eminim… Televizyonu tekrar açtım bir an yalnızlıktan korktum sanırım…
Yalnızlık… Erkek arkadaşımı çok özledim. Şu aralar tek yalnızlığım bu sanırım…
Etrafımda onlarla birlikte olunca mutlu olduğum o kadar çok fazla insan var ki… Ama sevgilim yok… Yakınımda değil. Bu aralar çok üzülüyorum bu duruma…
Yapacak işlerim var… Yine yoğunum yorgunum zırvalıklarına başlamayacağım… Herkes kadar yoğunum herkes kadar yoğunum durumlarındayım… Projem var ödevlerim var sunumlarım var egolarını tatmin etmek zorunda olduğum insanlarım insancıklarım var :/
Oda iyiden iyiye karardı. Denizden bahsetmek bile istemiyorum ilk kez bu kadar koyu görüyorum günün bu saatinde ama adı üstünde değil mi Karadeniz?
Televizyonu Tekrar kapattım ne kadar çabuk fikir değiştiren bir insanım. Müzik açtım. Aslında evde kimse yokken fazla sesli müzik dinlemem çünkü korkarım ben yüksek sesli müzikten yalnızken…
“Kalbim kırık bugün bütün şişeleri kendime açıyorum. Karışmasın kimsecikler daha düşmedim uçuyorum…”.ne kadar güzel kelimelerin yan yana getirmiş Teoman…
Az önce elimi yaktım sobada…ve tekrar fark ettim ki ben elimi yakınca her ne şekilde olursa olsun elimi suya tutmuyorum…sanki suya tutunca acısı daha fazla olacak ve daha çok devam edecekmiş gibi..
“Upuzun sapsarı kupkuru bir sahilde ölüyorum dalgalar çarpışır çığlık çığlığa ben gözyaşımdan içiyorum…”
Evet, gelelim esas soruya. Neden proje çalışmıyorum da yazı yazıyorum. Hemencecik açıklayayım: çünkü eskizim bitti. Ev arkadaşlarım 7 de geleceklermiş o yüzden sanırım kalkıp hazırlanmalı ve en yakın eskiz satan yere gitmeli eskiz almalı değil mi? Eğer 7 ye kadar bişi çizmez isem o saatten sonra zaten yetiştiremem :/ aslında yetiştirebilirim de hocanın ne istediğini anlasaydım :/
Bu soğukta dışarı çıkmakta korkutmuyor değil beni… Daha yeni iyileştim sayılırım hatta daha iyileşmedim bile tam… Neyse yapacak bir şey yok.
Bir şeyler yemeliyim ama sanırım öncesinde sonra hazırlanmalı sıkı giyinmeliyim sonra çıkıp eskiz almalıyım gelmeliyim projemin başına oturmalıyım…
Ama ilk başta bu yazıyı sonlandırmalıyım değil mi?
“bir gün gelirde dünya tertemiz olursa isyan etmem bundan sonra zamanın ruhuna… Bir gün gelirde dünya böyle kalırsa vazgeçer isyan ederim artık tanrıya”
“bırak beni kendi halime bırak peşimi ELVEDA”

23 Kasım 2011 Çarşamba

yok ya azalır daha fazla yağmaz dedim

demez olaydım...
iki gündür feci biir bogaz ağrısı ve kuru öksürük belasının içindeyim..dikkat ediyor muyum kendime? evet kesinlikle dikkat ediyorum yememe içmeme ilaçlarıma falan ama yapacak bir çok ödev proje vb haltlar olunca istemeden bünyede zayıf düşüyor ne kadar dikkat etsem de...
bölümden çıktığımda yağmur çiseliyordu..dolmuş sırasını görünce yaa şimdi meydanda ne yapacağım yarın geçerim eve yürüyerek geçeyim dedim...okulun çıkış kapısına gittiğimde yağmur biraz hızlanmıştı orada bekledim dolmuş ama hep dolu geçti dolmuşlar..bende beklemekten sıkkın baş ağrım eşliğinde dedim ki zaten yirmi dakika da eve gidiyorum (hatta rekorum 13 dakika neyse) yürü dedim tutarsız..
demez olaydım...
yağmur yürümeye başlar başlamaz hızlandı artıkça arttı şiddeti...sırılsıklam geldim eve uyudum uyandım hatta bir şey yemeden uyuduğum için sanırım açlıktan kan şekerim falan düştü karabasan geldi uyanamadım sonra bağırarak uyandım falan...zaten hasta olunca ben hep halisülasyon falan görürüm uyanamam bağırırım kimse duymaz falan..havale geçirmek çok sıradan olur hatta...
neyse uyandım çok sevdiğim arkadaşlarım yemek hazırladı enerji dopingi yedirdiler zorla ilaç çay falan iyi oldum biraz..sonra çizim yaptım ödevlerimiz yazdım hazırladım falan...şimdi yine kötüyüm biraz...ama geçer yani biliyorum illa ki geçer /:
şimdi ödevlerim bitti projemi istediğim gibi yazdım falan bir nevi üzerime düşen görevleri tamamladım..hatta bloguma yazı yazarak benden beklenilen beklentilerin (biraz karışık oldu evet) üzerine çıktım...
evet canım sıkkın ama o konuda konuşmak istemiyorum en sevdiğim filmlerden biri başladı JUNO :) onu izlerken tv karşısında peçetelerim ile beraber sızmayı düşünüyorum
o zaman bana iyi seyirler bana iyi geceler (:

ve filmin en sevdiğim sahnesini de paylaşacağım (:

22 Kasım 2011 Salı

hasta olmama anlar kala ben tutarsız yine bir dönüm noktasındayım...

aralarda kalıyorum hemde ne arlarda..hep bir şey yapıp aklımın diğerinde kalması gibi aralarda...yapacaklarımı üzerime düşenleri yapıyorum ama yetinemiyorum..hep bir eksik hep bir yanlışım var..ve bu sadece benimle ilgil...artık her şeyi dört dörtlük eksiksiz yaptıgım tam yaşadığım anlara dönmek istiyorum...
ahh keşkem keşkem keşkem gidebilseydim keşkem!!!
not: ales çalışıyorum gözlerim kapalı :P

beni tebrik edin yine kendimi mutsuz ettim...

evet uzun süredir yazmıyordum buraya...yani belki uzun bir süre olmamıştır ama uzun süredir ne ajandama ne not defterime hiç bir şey yazmadığım için yazı yazmayı çok çok önceleri bırakmışım hissiyatına kapıldım nedense..
bugün can sıkıcı bir olay oldu..istemeden belkide dünyada en çok değer verdiğim insan sıralamasında ilk dokuzda yer alan bir insanı kırdım...evet ilk dokuz sıralamam var..aslında sıralama değil dokuz kişi var ama bir iki üç diye değil sadece dokuz kişi hepsi eşit yani o şeklide :P o sıralamadan birinin canını fena halde sıktım ve çok pişmanım...
yaptığım hataya tekrar dönebilsem keşke....her şeyi eski haline döndürebilsem....
 aslında bugün genel itibariyle can sıkıcı...erkek arkadaşımla aramız limoni...eskisi gibi değiliz..bu saat oldu daha aramadı beni...eee sen ara diyebilirsiniz aradım bir defa açmadı... yoğundur herhalde...neyse.
projem var perşembeye her şeyi eksiksiz götürmeliyim ve kafamda zaten bir sürü plan var ama uygulama yok..kendimi oyalıyorum resmen...kendimi oyalamaktan geçtim erteliyorum o kötü....neyse bu yazıdan sonra başlayacağım karar verdim!!!
canımı sıkan bir diğer durumda içmeyi azaltırım diye yaptığım alışverişleri ne bileyim ay sonu bütçeyi toparlayamama ki yakayı bir araya getirememe gibi durumları sigaraya bağladım..sigara almıyorum kendime arkası arkasına sigara yakma zamanlarım bitti haftada bir tane alacağım diye şart koştum kendime ama işte dayanamıyorum ki :/...şimdi olaydı bi tane yakaydım şöyle dumanını savura savura içime çeke çeke güzel bir içeydim ama yok dediğim dedik inadım inat bakalım bütçede yine açık verirsek bunu bu sefer neye bağlayacağız...
bir de bedelli askerlik çıkmış sabahtan beri haberlerde dönüyor (konu nereden nereye diyebilirsiniz ki bende anlamadım bu büyük sıçrayışı) 30 yaş üstü diye karar alınmış sanırım üzüldüm bu duruma 30 yaş cidden çok genç bir yaş..hani diyebilirsiniz sen askerlik ne bilmiyorsun konuşması kolay falan diye ama ne bileyim sonuçta HER TÜRK ASKER DOĞAR bakalım bu kalıbın içine sığamayan kaç vatan evladı! bedelliyi kabul edecek....yalnız bedelli askerlik ücretlerinin şehit ailelerine verileceği gibi bir şey de var  buna sevindim her ne kadar evladın yerini hiçbir şey dolduramasa da sonuçta yardım edilmesi gereken aileler var...
bu arada açık ve net söyleyebilirim ki grip oldum :( hemde başlangıcı bu kadar hissettiriyorsa kesin beni bir hafta yatıracak türden bir grip bu (evet tekrar manyak bir sıçrayışla yeni konuya atladım noluyor bana o.O )
neyse bana geçmiş ....hepinize de yazım afiyet olsun (:

19 Kasım 2011 Cumartesi

psikolog mu? hayır kuaförü tercih ederim…. hatta yemek yapmayı…hatta yemek yapmalıyım hemen şimdi…

bugün kafamda ki tek cümle şu....ev arkadaşlarım çok şanslı...çünkü bugün sınavım yok onların var akşam beşten  önce eve gelemeyecekler hayır hayır bu yüzden değil şansları kinaye yapmıyorum.kinaye kelimesini kullanarak sanırım biraz yaşımı belli ediyorum hayır dogum günü sendromuna girmedim hem ne var her canlı dogar büyür yaşlanır ve ölür...
ALLAHIM YAŞLANIYORUMMMMM!!!!!
konu ne ara buraya geldi...neyse işte ev arkadaşlarım için -vize haftasının yorgunluğunu atmak için- yemek yapacağım bugün hemde ne yemek..kafamda bir sürü plan var (: önce hangisinden başlasam diye bile düşünüyorum...
bu yazıya o yüzden resim koymayacağım akşam yemek masasının fotsunu paylaşırım artık....
evet bir rahatlama şekli olarak yemek yapma psikoloğa beş basar (:
ehiehi (bu şekilde gülerek de tekrar gençmişim gibi hissediyorum ah beyin bedava :))

18 Kasım 2011 Cuma

felsefe yapmıyorum sadece durum vahim haberiniz olsun :/

Allahim bizi neden yarattin..ya da kötülügü neden yarattin..
havvayi yaratmasaydin.keşke kadınları yaratmasaydın..
keske kadinlar hicbir zaman erkekler karsinda aciz olmasa!
insanlar bu kadar kötülüğe yaklaşmasa keşke....
çok düşünüyorum ve belki bu söylediğime üzüleceksin ama 
kendimi bazen küçük bir çocuğun fen ödevi gibi hissediyorum...
lütfen insanlara yardım et...ve kötülükleri lütfen yok et...kötü insan kötü zihniyet kötü fikir düşünce...kötü olan her şeyi...
lütfen.

nasıl anlasınlar seni beni acıkmadan yiyenler uyumadan önce ayak üstü terlemeden sevişenler

bana benim kafamda yaşayan insanlar lazım sanırım...yanımdakiler yetiyor ama yanıma gelecek olanlarda bu tip olsun yani..

15 Kasım 2011 Salı

hayat bu gece çok 'bir şarkıya takılıp sigara dumanına ağlamak gibi'

hüzünlü sanki bu gece..ben değil gece hüzünlü..ev sıcak kahve sıcak ve sigara dumanı gözlerimi yakıyor..ve bu gece beni belki de sadece sigara dumanı ağlatıyor...
ben değil bu gece hüzünlü bu sefer...sanki gece bir şarkı söylüyor ve ben hap aynı yerde takılıp susuyorum gibi..tekrar başlıyorum ama sonunu getirmeden yine susuyorum....
gece hüzünlü şarkı koynuna sızmış ve benim de sızmam için fırsat kolluyor..
bekliyorum bir beklediğim var bekliyorum..sonra belki gece için ağlayabilirim....
ve ben gece için ağlarken gece belki ölürse onu bir ağacın altına bırakıp sigaramı söndürürüm....

delilik doluluk

doluya koysam almıyor bu bardak hep yarım dolmuyor aklımla çözemedim bu işi deliyi vurdum deliliğe vurdum kendimi delilğe vurdum deliyi vurdum
anladım kararsızım yaralarıma yarasız.....
anlayan el sallasın bana merhaba der gibi....
hayat kal der gibi......

hepimiz deliliğe bir adım mesafedeyiz bence....

sevgili senarist ne yapmamızı bekliyorsun hadi söyle söyle yapalım da artık göster şu anneyi :/

tamam aslında bu bölümde derdim anne ile değil bu bölümde derdim her zamanki gibi dizinin en sevdiğim karakterleri Barney ve Robin ile alakalı..
ah son bölüm ah (ki bahsettiğim bölüm 7. sezon 10. bölüm) resmen ağladım ya böyle kalbimin üzerine bir ağırlık ki sorma bir çaresizlik...nasıl bir bölümdü öyle...
sayın senarist lütfen her şey kafamda ki gibi olsun lütfen...valla bak bir dinle beğenmezsen eğer ben sana zorla beğendiririm yani lütfen kafamdakilerden farklı olursa dayanamam bak yedi sezondur aralıksız takip ediyorum daha atladığım bir bölüm yok yeminle...
barney hani öyle kaldı bir saniye tam bir saniye hani şu akmayan zamanın bir saniyesi o an içim ezildi cidden..hayır ben burada dizi kahramanları için üzülmüyorum ben onların gerçek olduğunu biliyorum hayatınızda olmasa bile o durumlarda olan o kadar çok insan vardır ki...
düşünüyorum da bu bölümden bu kadar etkilenmemin nedeni kafamın karışık olması mı acaba?
belki de...
şu aralar tat almadığım bir vaziyetin içindeyim ve bu soğukluk benim ağzımda geçmeyen kekremsi bir tat bırakıyor..
insanlar ne der? evet tutarsız seni durduran tek şey bu mu? yoksa hala umudun var mı durumunu kurtarmaya? tutarsız kendine bile yalan söylüyorsun ve hala durumun farkında değil misin? kafanda ki tüm karmaşanın ve içindeki ağırlığın sebebi ne tutarsız hadi itiraf et!!

14 Kasım 2011 Pazartesi

batarken güneş ardında tepelerin....romantik bir giriş olabilir ama herkesin aklına teletabiler geliyor değil mi?

romantizm diyince işin boyutunu abartanlar var. gençler gençler gençler gençler ( bu gençleri kafamı iki yana hafifçe sallayarak ve her seferinde ses tınımı alçaltarak tekrarlıyorum haberiniz olsun öyle okuyun yani) SAKİN OLUN (bu bir anlık hiddetle okunacak) hayat aşktan ve kederden ibaret değil hele sexten hiç değil (bakınız burada yazar geçen sene çok ünlü olan bir duruma gönderme yapmaktadır)
bu aralar herkes acı çekiyor okunan her şey göz yaşı dolu yazarken hisler çok kuvvetli acılar geçmeyecek cinsten her yanıt sen ne bilirsin gel bana anlat çeken bilir kısaltmaları veya uzatmalarıyla dolu..
aşık insan sürekli aşk meşk mutluluk pozlarında ağız iki karış taa kulaklarda..eşi benzeri olmayan ve hiç kimsenin yaşamadığı türden şeyler yaşanmakta..
gençler sakin olun...ve sadece yaşayın..neşe keder hepsi geçer...aşk dünyanın en güzel şeyi olabilir ama tek şeyi değil..şu an yaşanılan keder dünyanın sonu değil hem dünyanın sonunun öyle bir şey olduğunu sanmanız zaten çok saçma...olum kıyamet denen bişi var ya ooo daha sizin haberiniz mi haberin yok...
yalnız değilim sınırında ve dozunda mutluluğum ve hüznüm var yaşıyorum ayaklarım yere sağlam basarcasına ve etrafımda gördüğüm her gereksiz duygu bunalımlarına gülüp geçiyorum...sanırım doğrusunu yapıyorum.

13 Kasım 2011 Pazar

elektriğin sorunu benimle ben küfredeyim diye gidiyor...

mum ışığında ders çalışıyorum evet elektriği bahane etmeden ders çalışıyorum (aferin akıllı kız dediğinizi duyar gibiyim) yapacak başka bir şey yok napayım biraz okumanın kimseye zararı olmaz sonuçta...
o değilde bugün AMİRİM var ya...yani bugün günlerden BEHZAT Ç. ve bu elektriğin benimle bir sorunu var sırf ben küfredeyim diye gidiyor :/

12 Kasım 2011 Cumartesi

bahaneler üretmekte üzerime yok desem ayyy aynı ben der misiniz?

ders çalışmam gerekiyor hemde öyle böyle değil deli gibi..başka hiçbir şeye vakit ayırmayacak şekilde...sıkılmadan başından kalkmadan..öyle lazım gelir çünkü tüm derslerimi vermeliyim bu dönem..
ama gel gör ki işin aslı öyle değil ne yazık ki..değil ders çalışmak kitabın kapağını açasım yok..konulara göz gezdireyim biraz okuma yapayım falan ııı yok..testlik bir dersim haliyle yok..resmen belamı arıyorum..
arkadaşımla konuştum en son hangi konular falan diye onunda benden geri kalır yanı yok dışarı çıkmış daha yarın var diyor hayır bir günlük bir ders olsa tamamda değil koskoca BÖLGE PLANLAMA yani şöyle düşünün benim bölümüm şehir ve bölge planlama dersin adı bölge planlama durumun ciddiyetinin sanırım farkına vardık tekrar..tam telefonu kapatırken demez mi hoca sadece iki tane soru soracak bu arada (!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!) ünlemli yerleri uygun küfürlerle doldurunuz lütfen...
hayır ilk dersten beri en az 200 300 sayfalık okumalar verilen bir dersin vizesinde nasıl hoca iki tane soru sorar değil mi?saçmalığın daniskası..
bu cümleleri yazarken bahanen yok tutarsız çalışmalısın diyordum ki kendi kendime tak ışıklar gitti ve tüm mahallede elektrikler kesildi...
(her fırsatta küfür ettiğim vınn a sevgi, dolu gözlerle bakıyorum şu an)
sanırım Yaradanın sevdiği değil lanetlediği bir kulum bazen diyorum ki başıma gelen olumsuzluklar illa benim yaptığım yanlışlardan kaynaklanıyordur.yani bir nevi KARMA. evet ben bu dünyada yaptığımız yanlışları çekmeden öbür dünyaya gidebileceğimize inanmıyorum çok sırlar dünyası tarzı oldu ama öyle yani...
yazı nereden nereye geldi neyse hazır elektrikler gitti gidip meyve hazırlayayım kendime hem belki portakal kabuklarını sobanın üzerine koyarım...(evet soğuğu bahane edip ders çalışmaktan vazgeçmeyelim diye yaklaşık bir saat önce evin sobasını kurduk gürül gürül yanıyor:))

11 Kasım 2011 Cuma

hep karda donarak ölmek istemişimdir ama bu gidişte kendi tükürüğümde geberirim ben


bıkmadan usanmadan seni seyredebilirim angel-a...hem de çok mutlu olurum seyrederken...bir melek bir insana aşık olursa ne olur lanetli bir insan sadece bir meleğin yardımı ile mi mutlu olur?

ahh makas eller ah...ne hüzünlü bir filmsin sen öyle..sen ve senin saf aşkın ve ben hep bu filmin sonunda ağlarım..sen tamamlanmış değilsin ama kimse tam değil ki zaten..
ah amelie ah..ne kadar seyretmiş olursam olayım hep aynı yerlerde yine heyecan yapıyorum hep sonunu merak ediyorum hep senin gibi hayallere dalıyorum ve fransızca bir senin sayende çekici geliyor..ah amelie ah...

sadece bir kaç çok beğendiğim filmi ve hislerimi paylaştım..sanırım tek istediğim kafamdaki düşünceleri bir anlık boşaltıp başka şeyler düşünmek...ve ben yine bana çok iyi gelecek bir şey yapacağım..sanırım güzel bir film izleyeceğim..bunun için bu üçünden birini seçebilirim. (:

saat yapmam gerekenlere başlamamı beş geçiyor

evet yapmam gereken bir kaç şey var ve uzattıkça uzatıyorum..aslında bir yükümlülük değil ama yine de işte uğraştırıyorum bünyemi..ah tutarsız ah diyorum hatta içimden...
öncelikle uyumam lazım hemde en acilinden çünkü üzerimde feci bir bayram tatili ve yol yorgunluğu var ve benim en acilinden yatağım ile buluşmam lazım ama ısrarla enerjimi son gramına kadar kullanmayı yeğliyorum..evet bu enerjimi daha doğrusu olmaması gereken enerjimi buraya yazı yazmak için bile kullanıyorum..
sonuç olarak yazıp sonuca bağlayamayacak durumdayım bu yazıyı..o yüzden hoşunuza giden bir kaç kelimeyi sıralamışım ve sizi gülümsetmiş bir şeyler yazmışım farz edin..

10 Kasım 2011 Perşembe

4 Kasım 2011 Cuma

içimde bir ağırlık bir ağırlık sorma...

içim daralıyor resmen içim sıkılıyor..yapmam gerekenleri yapmıyorum yapamıyorum bunun sıkıntısı içimde büyüdükçe büyüyor...ayy daralıyorum daralıyorum...
çok kötüyüm..hiç bir şeyden zevk almıyorum..uzun bir tatile ihtiyacım var gibi gevezelik yapmak istemiyorum..sadece kafamda ki düşüncelerimden uzaklaşayım biraz hiç bir şey düşünmeden biraz kafamı dinleyeyim sadece yeter bana cidden..
ben artık sadece ben olmak istiyorum...

31 Ekim 2011 Pazartesi

hayatın çizgileri benim önümde kesişiyorsa bu beni önemli biri yapar...

İTİRAF EDİYORUM: Ben aşk cumhuriyetinin başbakanıyım. 
Halkım aşıklardan. Benim cumhuriyetimde insanlar;Aşık olarak doğar,benim cumhuriyetim de: Aşk ninnileriyle büyür, Aşk mekteplerinde,aşkın kitabını okur..
Benim kanunlarımda; Aşklar özgür yaşanır. Avukatlarım bu yüzden işsiz. Savcılarım boş oturur. Aşk suçu işleyenler sınırdışı edilir...

29 Ekim 2011 Cumartesi

bazen kuaföre gidesim geliyor ben öylece durayım o beni güzelleştirsin...

uyuyamıyorum...evet uyuyamıyorum..iki tane cappucino içtim şuan uyku çok uzaklardan bile seslenmiyor halim o derece kötü yani..
uyuyamıyorum...kafamda deli sorular naynaynaynaynaynnaanayy böyle bir serdar ortaç şarkısı vardı bak geldi aklıma gece gece hemde ne gelme şimdi devamını hatırlamaya çalışıyorum ve google a yazmamaya kararlıyım..
bu hafta sonu yapacak çok işim var ve şu an en heyecanlandığım şey valiz hazırlığım..sanki ne kadar erken hazırlarsam o kadar çabuk yola çıkabilecekmişim gibi.neyse az kaldı zaten..
yola çıkmadan önce kitap almak istiyorum kitapçımdan bir kaç kitap var ajandama yazmıştım kitaplar hakkında notlar almıştım...onları alamk istiyorum...
giderken yanımda ders notlarımı götürmem lazım çünkü gelince sınavlarım başlıyor...
ev arkadaşım yanımda benim bugün bitirdiğim bir kore dizisine başladı ilk bölümünü izliyor ve ben sonunu aklıma getirip heyecan yapıyorum..çok sevdim bu diziyi çok...
sırf köpük olayına takık olduğum için içtiğim cappucinoların uykumu kaçırmış olmasına üzülüyorum...köpüğe takık derken yanlış anlaşılmasın zaten seviyorum cappucinoyu ama köpüğünü ayrı bir seviyorum...
birde mesela hep severek yapıp içtiğim bir içecek vardır...sıcak sütün içine kremayı katacaksın ama sıvı krema şu çorbalar için satılan kutu içinde tatsız sıvı krema...onu koyacaksın sıcak sütün içine biraz çırpacaksın köpürecek susurluk ayranı gibi sonrada üzerine sıvı çikolatayı dökeceksin ohhh mis...bu içeceğin üzerine kalp falan yapmak hoş oluyor çikolatayla hani yapmak isterseniz falan (:
uyuyamıyorum bari bir şeyler yapayım hımmm mesela kıyafetlerimi düzenleyip ütü yapabilirim....hımm ütü....en sevmediğim ev işi (:

paranın satın alamadığı her şey için...(:..

yok bu film izlemekle kitap okumakla olmuyor inanın...insanın içinden gelip içinden karar vermesi lazım..
bir film seyrettim hayatım değişti bir kitap okudum hayatım değişti tarzı cümleler kurmak istiyorum ama yok hayır olmuyor...
"yok hayır olmaz unutulmuş artık aşklar aşk değil derken" şarkısı nerden geldiyse aklıma...
seyrettiğim filmde ayrılırken hep aynı sözcükler kullanılıyor "artık beni tanımıyormuş gibi davran" beklenti karşı taraftan...
bu cümleyi kurmak istedğim bir kaç kişi var açıkçası...açık ve net bir cümle hem de...
sevdiğim filmleri arkadaşlarıma ve sevgilime öneriyorum ve bakıyorum benim aldığım tadın aynısını alıyor mu?benim takıldığım yerleri veya benim çözdüğüm yerleri anlıyorlar mı?merak ediyorum cidden...
bazen olumlu oluyor bazen olumsuz tabii herkes aynı şeylere bakıp aynı şeyleri hissetse idi ne kadar sıradan olurduk değil mi?

hezeyan diyince sizin de aklınıza heyelan gelmiyor mu?

entirikalı dizi izleyemiyorum artık hele ortada yalan falan varsa bir de herşeye inanan sazan insanlar falan..yani işin özeti insanları koyun gibi gösteren ve çok kötü olan insanların olduğu dizi film izleyemiyorum artık ya..
saçma geliyor ve biride çıkıp açıklayabilirim diyen kadın / adam a hadi açıkla bekliyorum demiyor...
yine ne varsa kore filmlerinde dizilerinde var ayy evet sanırım cidden kafayı yedim ben kore film kuşağıyla cidden (:
takip ettiğim ne çok dizi varmış yalnız şimdi dizi film falan diyince aklıma geldi..entellik yapıp türk dizisi izlemiyorum ayy çok saçma falan demeyeceğim çünkü izlediğim daha doğrusu severek izlediğim bir kaç türk dizisi var...yabancı dizileri sevme nedenim kısa oluşları en fazla 45 dakika ya süper bizimkilerin yarısı cidden (:
en sevdiğim dizilerden biri how ı met your mother hatta başrol oyuncusu var ted erkek arkadaşıma çok benzetiyorlar hatta her gören benzetiyor tabii keşke onun gibi romantik olsa biraz yani romantik olmadığından değil tabii ama bir ted değil hani (diziyi bilenler ne söylemek istediğimi anladı sanırım :))

on yüz bin baluncuk yuttum reklamında da mesela benim aklıma boğulmak geliyor gazoz gelmiyor...

28 Ekim 2011 Cuma

Geceyi yontuyorum, sözcüklerin de kederini gördüm!..


yazıya yazmaya başlamadan ev arkadaşımın yine ekranımdaki kelimeleri okumasıyla yazının konusunu değiştirdim..çünkü bana kederli şeyler yazma dedi birde geceyi yontmakla ilgili saçma bir espri yaptı ama yazmayacağım...
ben bunları yazarken yazıyı okuyor hatta kendi kendine gülüyor ve hatta bana esin kaynagı oldugunu düşünüyor..aslında yalan sayılmaz bazen cidden onların konuşmalarından davranışlarından hallerinden çok etkilenip bir çok yazımın bir çok yerine onlar sayesinde değinmişimdir..
neyse artık yazının cidden konusu değişti cidden efkarlı bir yazı yazacaktım ama vazgeçtim gece gece kedere ne gerek var...
hayal büyücüsüyüm sanırım ve ilk yanlışım akarsu olmak istemem ile başladı...
hayaller kuruyorum bitiriyorum sonra tekrar kuruyorum bir yerlere bir şeyler yazıyorum... şu an yazıyı yazarken bu yazıya hangi fotoyu eklesem diye düşünüyorum...

yapacaklarımı ertelemem onların önemli olmadığını göstermez...

seyrettiğim filmlerin ortak noktalarını buldum...anladım yani...o en çok hoşuma giden noktaları birleştirdim ve sahne ortaya çıktı...en çok içimi acıtan en çok "ayy canım ya" diyipte kendimden geçtiğim anları anladım..evet kesinlikle çözdüm bunu..
hayır burada açıklamayacağım tam olarak hangi sahneler olduğunu ama sadece şunu söyleyebilirim ki incilitmeyen aşk aşık yok ne yazık ki ve bu sadece duygulardan kaynaklı bir şey değil...çok sevmek var ya hani her şeyden çok sevmek...hani filmlerde ki gibi sevmek...işte o artık yok ne yazık ki yok..kimse çıkıp diyemez ki bana var..
tamam bende aşığım bende çok seviyorum ve belki herşeyden vazgeçebilecek kadar çok seviyorum ama bu kadın erkek olma gerçeğimizi değiştirmiyor ne yazık ki...
bu yazıyı çok kısa tutmak istiyordum ama nedense bir başlayınca cümleler dökülüyoru..sanki buraya yazarken konuşuyormuşum gibi düşünüyorum ben zaten hep kendimle konuşmaya başlayınca geçiyorum bunun başına..
çok konuştugum söylenir evet geveze sayılırım hatta benden çok konuşan adamı /kadını sevmem ben..konu bu değildi yine dağıldı
evet kadın erkek olma gerçeği ve ihtiyaçlar...
kimse kimse ile sevişmesin yatmasın kalkmasın demiyorum ben veya o yapmış bu yapmamış bu şunu yapmış değil olay...
ben sadece saf sevgi kalmadı demek istiyorum..saf aşk...
işte ben o filmlerde bunu gördüm ve sanırım bunu çok dikkate aldım önemsedim hatta baya etkilendim...
yazımın her zaman ki gibi ana fikri yok okuyun gülün geçin....

Bi şarap bi sigara sonbahar koynumda yalnızlığı kokluyorum kurutulmuş yapraklarda..

kendime yük çıkarıyorum cidden...sadece kendime yük çıkarıyorum..hatırlamamam gereken her şeyi hatırlıyorum sürekli...herkesin başına kötü şeyler gelebilir tamam belki benim başıma da baya fazla kötü şeyler gelmiş olabilir ve  bunları unutamıyor olabilirim ama neden sürekli hatırlıyorum...
hatırlamak istemediğim duygularla yarı dolu bir bardak gibiyim..bu arada bardak demişken...
Hayat, çatlak bardaktaki suya benzer.İçsen de tükenir içmesen de.Bu yüzden
hayattan tat almaya bakmak lazım...Çünkü yaşasan da bitecek yaşamasan da....

alakasız başlıkları seviyorum o yüzden diyorum ki "telefonumu gece şarja taksam iyi olacak"

bu yazı size yataktan çıkmaya üşenen bir kız tarafından sabahın ne erken ne geç sayılacak bir zamanından yazılıyor..
sırf aklıma gelenleri hemen geçebileyim diye bloguma tablet almaya karar verdim bu arada..
geceleri uyuma problemi çekiyorum ama yanlış anlaşılmasın bu problem "gece yatmak sabah kalkmak bilmiyor" problemi değil bu problem gece bir şekilde bir saatte yatıyor uyuyor sonra kötü rüya kabus falan görüyor uyanıyor ve sonra tekrar uyuması güçleşiyor problemi..sabah kalkmalarımda sorun yok..istediğim saatte kalkıyorum hatta alarm çalmadan uyanmış oluyorum..ama gece yaşadığım uyku stresi yüzünden sinirli ve olmadığım bir insan gibi oluyorum...
tekrar uyku ilacı almaya başlamalıyım sanırım...ya da gece uyumadan az önce içtiğim sigaraları azaltmalıyım...
bu aralar kore filmlerine sardım..daha doğrusu olay şöyle gelişti..ev arkadaşlarımdan biri kore film dizi manyağı ona süpriz olsun diye arşiv hazırlamıştım teee tatilde geldik ve verdim çok sevindi sonra bir gün evde kimse yokken film izleyeyim dedim ve birini seçtim ve başladı yani film gibi yani film başladı...
sardım resmen ve en çok filmlerin neyinden etkilendiğimi anladım...
eskiden beri japon çin koreli insanları sevmişimdir...jackie chan hareketleri yapayım derken bileğim çıktı hemde hem el hem yak bileğim...hareketi az çok tahmin ettiniz sanırım...street fighter oyununda en sevdiğim karakter chun li idi..animelerden bahsetmiyorum bile onların her zaman ayrı yeri olmuştur bu bünyede...
behzat ç. nin filmi yarın gösterime giriyor burada ve ben izleyemeyeceğim yine bir " beraber izleyelim mi?" sorusuna maruz kaldım...uzaktan ilişkinin bir olumsuz tarafı daha bazı filmleri beraber izlemek için beklemen gerekiyor bazen filmlerin gösterimden kaktıgı oluyor biliyor musunuz?neyse bekleyeceğiz..
savcı esra var filmde bayılıyorum o kadına..ben baharı hiç sevmedim zaten mesela bernaya da kıl oldum şule ne kadar kötü bir şey yapmış olsa da onu daha çok seviyorum..
bu benim garip olduğumu göstermez..ben herkesin karşısında duran GÜÇLÜ kadınları seviyorum..kadın dediğin doğru bildiği şey önünde asla eğilmez bak erkek eğilebilir sırf karşınında bir kadın varsa ve onu üzmek istemiyorsa..evet iki yüzlülük yapıyorum bu konuda ama.....neyse.

27 Ekim 2011 Perşembe

siz bu yazıyı okurken

siz bu yazıyı okurken ben seçmeli dersin hocasını bekliyor olavagım sınıfta üç kişi aha dört oldu...
siz bu yazıyı okurken sevgilim uyuyor olacak ve büyük ihtimal dersine yetişemeyecek (arıyorum uyanmıyor dersi 9 da idi.)
siz bu yazıyı okurken hocam büyük ihtimal derse yetişmek için acele ediyor çünkü beş dakika geçti ve hala görünürlerde yok ve ben o kadının iki eli kanda olsa da derse gelemeyeceği ihtimalini düşünemiyorum mantıksız ve imkansız geliyor...neyse..
siz bu yazıyı okurken biri uykulu gözlerini açıyor telefona bakıyor tekrar kafasını gömüp yastığa yatıyor...
siz bu yazıyı okurken (hoca geldi ve ben yazıya yaklaşık bir buçuk saatlik bir ara verdim şimdi devam ediyorum :))
siz bu yazıyı okurken benim kafamdaki düşünceler yüzünden alnım kırış kırış...
siz bu yazıyı okurken karşımda projesiyle ilgili yapması gerekeni yapmayan bir ögrenci küfürediyor yanındaki kız benim yanımda küfür etme diyor..
siz bu yazıyı okurken ben beş dakikalık uygun sınıf arama bulma ekibine katıldım ve 2. sınıfların dersi olmadığını öğrenerek bu sınıfta karar kıldım internete bağlandım...
siz bu yazıyı okurken birileri bir şeyler yiyor...birileri açlıkla sınanıyor..aç kalmış birileri yardım bekliyor...
birileri üşüyor... birileri o üşüyenler için yardım topluyor...birileri üşümesin diye birileri tek yürek oluyor...
birileri üzülüyor korkuyor ağlıyor....
birileri yaşama sıkı sıkı tutunuyor yaşıyor birileri...
ve belki de birisi çok seviyor her gün biraz daha çok seviyor...

24 Ekim 2011 Pazartesi

içimden geçenleri yazamıyorum..hissettiklerimi anlatamıyorum..kötüyüm :/


Tüm planlarım suya düştü ne kadar üzülüyorum bilemezsiniz…
Yapacağım şeyleri yapamıyorum….
Keşke gelse.. o gelse.. dese ki sen üzülme ben geldim ben varım…
Seni öyle ağlarken bırakacağımı mı sandın diyecek.. bana gülümseyecek…
Bana bakacak yine hep o çok seviyorum bakışlarıyla…
Seni öyle kötü bırakacağımı mı sandın diyecek…
Gelecek yanıma….
Keşke….
Çok özledim… çok ihtiyacım var… çok seviyorum…

:/

bazı insanların yaptığı bilmiş bilmiş hareketler beni insanlıktan soğutuyor..keşke her insan kendini beğenmek yerine biraz insanlık olayını beğense de güzel bir dünya da yaşayabilsek :/

hocaların sidik yarıştırdığı bir ortamdan sesleniyorum...geleceğinizi bok götürebilir

öncelikle başlıkta yaptığım küfürler için özür dilerim...emin olun bir anlık sinirle yazılmış şeyler..
neyse....
stüdyo 401 jüri sınıfından sesleniyorum jürim bitti..yüzüm yanıyor sinirli ve huzursuzum biraz..kötü bir jüri geçirdim ve sanırım bayramda ailemin yanına gidemeyeceğim...sana uzak kentlerde zamanın bir yerinde sesleniyorum blogum...bu da nereden geldiyse aklıma...
neyse...
bu neyse leri yazma sebebim en çok üzerimize gelen bizi eleştiren hocanın anlık tepkilerine bir isyanımdır...
eksiklerimiz vardı bu konuda bir sıkıntımız var tamam ama sırf ego tatmini içinde üzerimize gelindiğini düşünüyorum..saçma sapan bir ortamdan seslendiğim için ve kent ülke ölçütünde mesleğimin önemini bildiğim için ( yanlış anlaşılmasın bu bir böbürlenme değildir.) geleceğimizin bok götürmesi ilginç bir şey değil...şuan kendimi boş işler müdürü gibi hissettim..mezun olunca hiç bir işimize yaramayacak çoğumuzun kamu özel sektör arasında çürüyeceğini düşünürsek bıktım...sadece bıktım...sadece bitsin istiyorum...
hayaller kuruyorum kendi elimle atıyorum yok ediyorum..planlarım suya düştü en çokta buna üzülüyorum..

23 Ekim 2011 Pazar

rapor yazıyorum

hayır yanlış anlaşılmasın buraya değil...
bölümdeyim yine tüm hafta ve hafta sonu olduğum gibi..24 ekim stüdyo 401 in ilk jürisi var ve biz jüriye eksiksiz çıkmak için çok çalışıyoruz...
başım çatlıyor ve ayaklarım üşüyor şuan..düş sokağı sakinlerini dinliyorum acı sorular ve yüzler...deprem haberini yeni öğrendim ülke olarak çok kötü günler yaşadığımız bir gerçek...sınanıyoruz sanki...ağlamak istiyorum bu kadar yaşanan kötü olaylara hem sanki ağlasam geçecekmiş gibi baş ağrım..migrenin tutunca en çok kendimden nefret ediyorum ya şuan migrenimin tutma katsayı değeri o kadar artmış olmalı ki kendimden bile nefret edecek boyutta düşünemiyorum kendimi..sakinleşmek için dinliyorum seni düş sokağı sakinleri...
ve bu halimle rapor yazıyorum ve bu halimle bölümdeyim ve bu halimle çalışıyorum...
şuan bir sıcak çorba için neler verirdim diye düşünüyorum açıkçası... (bu koyduğum fotonun açıklaması)
şarkım değişti al beni yar...keşke gelse yarim ve alsa beni buradan..ne kadar isterdim hatta bunu sıcak çorbadan daha çok isterdim evet evet kesinlikle bunu daha çok isterdim...
bıktım artık hep aynı var oluşlardan....
rapor yazıyorum ara veriyorum buraya bir şeyler ekliyorum buraya ara veriyorum rapora devam ediyorum..raporum bitmek üzere hatta ve sanırım bu yazıda...aslında bahsetmek istediğim çok şey var..

20 Ekim 2011 Perşembe

sözüm ona ben böyleyim..o öyleymiş..onlar öyleymiş...



beylik laflar vardır..anlatsam roman olur benim hayatım filmlere sığmaz benim derdimi yazmaya kitaplar yetmez vbvbvbvbv .........
laf....ben hiç kuramam böyle laflar söyleyemem yani ne bilim bana pek bi absürd uydurma gelir. ben hayatımı anlatsam çünkü roman olmaz belki hikaye kitabı..ne bilim anlatsam filmlere mi sıgmaz yoo ne alaka gayette sıgar yani..hani tamam vardır herkesin hayatında büyük büyük sırlar yapılan önemli hatalar yaşanan sıradışı olaylar ama bu kadar da beylik laf edecek durumlar yoktur bence ya uydurmasa ya keşke insanlar...
anneannem söyler anlatsam film diye çekerler diye..doğru kadın çekmiş..haklı olarak söylüyor ve bir anlatıyor gerçekten insanın hikayeyi senaryolaştırma isteği geliyor çatıyor..dürtüyor seni
-pişt hadi kalk bu sefer o sefer hesabı...
vandan göçmüşler annesi babasıyla çukurovaya zamanın ermenilerinden kaçmışlar..hani şu soykırım yaptıgımız ermenilerden (!) maraş yakınlarında kardeşini kaybetmiş kardeşi daha küçük üç dört yaşlarında çukuroavaya gelmiş önce babasını kaybetmiş sonra evlenmiş bir çocuktan sonra boşamış kocasını o kadarda güçlüymüş benim anneannem zamanında yapamazsın kızım kadın kısmı koca boşar mı demişler anneannem güçlü kadın yapmış sonra dedem görmüş anneannemi daha on dokuz bile değil istesem vermezler seni demiş kaçırayım seni...kaçırmış...hapse düşmüş bu yüzden yatmış iki sene dedem güçlü adam....sonra annesi ölmüş sonra kardeşi anneannemin...ben doğduğum sene üç ay anca yaşar demişler annemlere doktor..23 senedir maşallahı var ...dedem gözünden sakınır hala....
anneannem bunları anlatır ve evet bunlar yazsan kitap çeksen film olur...beylik laf bu kadına yakışır...ama zamanın bir 19 lusu gelip sana bu cümleyi kurarsa sen demez misin
-aga sen kaç yaşadın ki film çekcen kitap yazcan....
tamam belki yaşla alakası yok hepimiz birer sırlı kadınlı filmlerde yapılanları yaşananları yaşıyoruz yapıyoruz ama şimdi
-berke den ömer için ayrıldım ama ömerden de soğudum berke yi istiyorum ama cenk te göz kırptı bana bu arada kredi kartımın limiti bitti yeni sezonda olcek şey mi bu....
bu film olmaz bı kitap olmaz..tv dizisi belki olur zaten farkettiyseniz tv de gösterilenlerden pek farklı değil kurguyla biraz oyna oyuncuları değiştir al sana sırlı kadınlar (!)
benim hayatım film olmaz belki fragman olur...en nefes kesici en özel en güzel anları kırparım yapıştırırım al sana mis gibi fragman ..abartmaya da gerek yok zaten ben yukarıda anlatılan kadının torunuyum o kadar güçlü olmadan o kadar beylik laf konuşamam....

19 Ekim 2011 Çarşamba

hakkında her şeyi duymak istiyorum bu ne?

nil dinliyorum gözlerim kapalı desem çok abes olur nil dinliyorum gözlerim fal taşı gibi desem daha doğru..
proje çalışıyorum eskiz özlemişim dijitalin yerini tutmuyor hiç boya yapmayı özlemişim rengarenk kalemlerle eskiz üstünde çizimler boyalar ohhhhoooohhhh

tabii çizimim bitmedi ne yazık ki..ara verdim..utanmadan birde projemin fotoğraflarını çektim..can sıkıntısı işte...yorgunluk işte...yoğunluk işte...parmaklarım acıyor ama yine de yazıyorum tutarsız görüyor musun?sırf sen benden mahrum kalma diye...yorgun olunca da bir şımarırım bir şımarırım sorma yani..
bir etki alanı analizi yapıyorum ama bilgisayar yani dijital ortamda pek özgün olamıyorum...eskiz çalışmaları çok daha güzel bence...
kafamda o kadar şey var ki tutarsız yazamıyorum aklımda sadece eskizim ve ona ekleyeceklerim :/ resmen çizim manyağı oldum ya ben..neyse bu kadar ara yeter ben çizimime döneyim ve hayat devam etsin...