29 Aralık 2011 Perşembe

hayatımın bir masal olma ihtimali varsa eğer; yüz yıl uyuyan prenses olmak isterim...

vizeler ödevler sunumlar ve projeler….
resmen stüdyo dersinde uyuyorum…hoca da söyledikleri karşısında üzüldüğüm için böyle durduğumu sanıyor….
canımmmmm…alıştım ben artık her hafta her hafta tasarımımı değiştirmene de bunu keşke teslim haftasını başlatan son derste yapmasaydın ya neyse……

teslim haftası başlıyor tam olarak yarın saat 8-10 arası dersim biter bitmez..ve yine bu sene de geçen seneler gibi yeni yıla değil parti marti acaba yetişecek mi stresleri sinirleri yorgunlukları ile gireceğim...
dert değil nasıl olsa az kaldı (yani inşallah)...

utanmasam ergenler gibi şu kıyamet gelse de kopsak esprisini hayat felsefem diye yayınlayacağım..(evet saçma oldu farkındayım ama uykusuzum dersteyim aralıksız yaklaşık 8 saattir proje çiziyorum dün geceden beri hiç bir şey yemedim...şu ders bitse de gitsek :/ )

23 Aralık 2011 Cuma

bende isterim güncel konulara değinmek ama yok içimden geçenler bunlar

Hiçbir şey yapasım yok. Yaşam enerjim sıfırlanmış gibi. Konuşmak bile ağır bir külfet. Soyutladım iyice kendimi yaşamımdan. Jüriden beri projemi sermedim çizim masama masa öyle bomboş çizimlerim kenarda köşede maketim binalarım hepsi bir yerde… Kafamda bir sürü plan kafamda bir sürü farklı düşünce…
Uyuyorum çok fazla hatta hesaplamalarıma göre 24 saatimin 18 saatini uyuyarak geçirdim geçen gün bu benim için bir rekor değil evet ama sonuçta teslim haftası ertesi değil o yüzden çok fazla bu uyku…
Aldığım sakinleştiriciye bağlıyorum durumu bir de dozajı artan migren ilaçlarıma yeni vitaminler eklendi reçeteme yatak yanı komedinim cidden ecza dolabı gibi. Bu durumdan şikâyetçiyim ama şu aralar değiştirebileceğim bir durum değil ne yazık ki…
 Yeni yıl geliyor cümlelerinde ki gizli korkularımı buldum… Teslim haftası yaklaşıyor. Evet, teslim haftası 30 Aralık başlıyor 6 Ocak bitiyor… Yeni yıl bu sene de bana pekiyi gelmiyor. Umarım öğrenci iken girdiğim son yeni yıl olur. Bu konuda ciddi sıkıntılarım var ama yeneceğim gibi… Bakalım.
Biscolata reklamları için bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyorum tam şu an. Çünkü reklam çıkınca enteresan şekilde renk ve mimik değiştiren arkadaşlarım var :D buradan size sesleniyorum onlar sadece görüntü :D biscolata sevmediğim gibi reklamını da sevmiyorum ama muhabbetleri arasında çok iyi malzeme çıkıyor orası ayrı sonuçta malzeme bir çok insana göre çok iyi. (evet bu konuya nereden daldım bilmiyorum ama bence biraz renk getirdi yazıma :D )
Bir an evvel kendime gelmeli eski yaşam enerjime kavuşmalı ve yapmam gereken tüm her şeyi eksiksiz yapmalıyım… Kendimi gaza getirme işlemlerin şu an itibari ile başladı bakalım hadi hayırlısı..

20 Aralık 2011 Salı

iç huzuru buldum oradan bildiriyorum


Beyaz sayfayı görünce aklıma bir şeyler gelir diye düşünüyordum ama pek öyle olmadı. Aslında aklım yazacaklarımla dolup taşıyor ama ne kadarını buraya yazarım bilmiyorum. Hani insanın aklından bin bir türlü düşünce geçer ama der ya daha kendime bile itiraf edemedim işte öyle bir durumdayım. Daha kendime bile itiraf edemediğim düşünceler ile boğuşuyorum.
Derslerim sıkıcı ve sıkıntılı ilerliyor. Çok yoruluyorum bu aralar ödevler teslimler projeler dersler devamsızlıklar hayatımın bu kadar sorumluluk altında şekillenmesinden ziyadesiyle sinirliyim. Sinirliyim demişken uzun zamandan sonra ilk kez hiç kimsenin baskı ve şikayeti olmadan sırf ihtiyacım olduğu için doktora gittim. Evet, doktor kalıbını sevmiyorum ve hatta sırf abimin mesleğinden kaynaklı biraz tırsıyorum kendinden. Doktora gittim ve şikayetlerimi anlattım ve ilaç dozlarım yükseldi biraz. Migren ilacımın dozunun yükselmesi beni mahvetti sürekli midem bulanıyor zaten uzun zamandır baş ağrım mideme vuruyordu yani bu ilaç beni iyiden iyiye bitap düşürüyor durum bu. Başka şikayetlerimden de bahsettim ve az kalsın aaa doktordan hiç korkmama gerek yokmuş diye düşündüm ama anlık yani odadan çıkıp ta hastane koridorlarında yürürken tekrar korkum sabit olan yerine ulaştı. Doktorum astım ilacımı yeniledim ve hatta arttırdım gece uyurken bazen nöbet geliyor ve kızlar çantamı ararken ben ölümden dönebiliyorum diyerekten iki tane aldım ve ev arkadaşlarımın sürekli görebileceği yere koydum biri de sürekli çantamda. İlaç listemde yeni olan tek şey sakinleştiricim. Uzun zamandır kabuslar gördüğüm ve uyku problemi çektiğimden dolayı şikayetlerim var diye başladım ve bir baktım doktorla ne muhabbetlere girmişim sinirli halimden sıkıntılarımdan sorumluluklarımdan her şeyden bahsettim ve bana bir ilaç yazdı.
İlacın bugün altıncı günü ve jüri hazırlığında ki uykusuzluğumdan dolayı mı yoksa ilacın yoğunluğundan mı bilmiyorum ama özellikle son iki gündür uygun bulduğum her yerde uyuyorum. Sakinim… çok sakinim… sakinliğim her şeyime yansıdı. Konuşmama hareketlerime uyumama televizyon film izlememe… her şeye…
Ağlak bir insan oldum ayrıca ota boka ağlar oldum… mesela dün gece uyurken canım tulumba tatlısı istiyor dedim kızlara. Kızlarda bu akşam gelirken almışlar benim için. Eve girdiklerinde ellerinde görünce bir ağıt tutturdum sanki ne? Bir tatlı işte. Ama işte bir tatlı asla sadece bir tatlı değildir (: yok o futbol asla sadece futbol değildir kalıbıydı değil mi?
Demek ki beyaz sayfa insanın aklındakilerini alıyormuş ve kendine yansıtıyormuş. Keşke konuştuğumuz gibi yazan bilgisayar olsa. Hatta belki vardır o zaman keşke benim öyle bir bilgisayarım olsa.
Yeni yılda geliyor artık dileklerimle bir sonraki beyaz sayfamı çıldırtırım…

15 Aralık 2011 Perşembe

günler geceler önce saat bir ara 9:50 idi...

GÜNLER GECELER GEÇTİ KAÇ TANE HİÇ ANLAMADAN
Vurdumduymazlık değil benimkisi sadece bir şeyler yapmak için çok uğraştığımdan hayatı ıskalıyormuşum hissine kapılıyorum… Ben sorumluluklarımı yerine getirmeye çalışırken yaşam enerjim sıfırlanıyor bunun için bir şey yapamıyorum…
Ünlü bir deyiş hep duyarız ve tüylerimiz diken diken olur “ bugün Allah için ne yaptın?” tamam bu konuya girmeyeceğim çünkü verecek cevabım beni daha da umutsuzluğa sürükleyecek. Evet günahkarım emirleri yerine getiremiyorum ve istemeden de olsa yasakları çiğniyorum. Cezalandırılanlardan olacağım az çok aşikâr. Neyse…
Ben bu soruyu uzun zamandır kendime soruyorum “bugün kendim için ne yaptım?”. Sorumluluklarımı yerine getirmek için vücuduma eziyet ettim uykusuz kaldım kafein komasına girdim sigarayı arttırdım stresten ellerim artık durdurulamaz şekilde titriyor falan filan evet cevabım belli ben uzun zamandır kendim için hiçbir şey yapmıyorum. Yapamıyorum ki olmuyor yani o kadar çok gündelik hayatın içinde sıkışıp kalmışım ki bazen günlerin geçme hızına şaşıyorum yine çok ünlü bir laf “ belki de hayatımın en güzel zamanları” geçerken ben durup nasıl geçtiğine bile bakamıyorum.
Hep bir şeyleri ıskalıyormuşum gibi bir hisse kapılıyorum ya o his tamamen gerçek çünkü ben bu tempoyla yaşamayı kaçırıyorum. Yaşamdan zevk almayı geçtim sadece geçerken bana bir ses etsin.

9 Aralık 2011 Cuma

o anlara takılıp kalmak değil o anlarda yaşamak istemekte değil

eski filmleri izliyorum ne bileyim hani herkesin izlemesi gereken ama nedense şu filmi izledin mi diye sorduğumda çok çok çok az bir kesimin dikkatini çekecek filmler...
tek derdim kafamdaki sıkıntılardan uzaklaşmak...fazla derdim yok aslında sadece proje konusunda biraz dertliyim işte...stres yaptıkça artıyor sıkıntılarım korkularım..neyse ben film izliyorum...
bu yazı nereden çıktı hiç bilmiyorum aslında bir iki filmin çok beğendiğim sahnesinden bahsedecektim...diyecektim ki o anlar ne güzel anlar o anlar ne yaşanılası anlar...ama yok kafam on milyon kafam biraz karmaşık...
neyse ben film izliyorum...o kadar.

bu duygusuz olduğumu göstermez

tamam çok şirin bir fotoğraf değil mi? evet gayet şirin talı yerim ben seni lik bir fotograf ama ben bu fotograftan etrafımdaki insanların etkilendiği kadar etkilenemiyorum...olmuyor ben çok bebek sevmiyorum çocuk sevmiyorum hatta ilerde çocugum olacaksa direk bebeklik çocukluk ergenlik zamanlarını geçsin gelsin yanıma..tamam saçma ama ne diyebilirim herhangi bir şeyin neredeyse tüm sorumluluğunun üzerimde olacagı fikri ürkütüyor beni...
bu yazı nereden çıktı diyebilirsiniz gecikmeli olarak hımym ın son bölümünü izledim..üzülmedim mi üzüldüm ama yine de ........................



neyse..

8 Aralık 2011 Perşembe

belki de beatles haklıydı ihtiyacımız olan tek şey sevgiydi....


“5 yaşındayken annem mutlu olmanın hayatın anahtarı olduğunu söyledi, okula gittiğimde bana büyüyünce ne olmak istediğimi sordular ben de “mutlu” yazdım ve bana soruyu anlamadığımı söylediler ben de onlara asıl onların hayatı anlamadığını söyledim.”
— John Lennon

2 Aralık 2011 Cuma

imge terbiyecisiyim geceyi yontarken kelimelerin kederini de gördüm


Sigaram bitince öyle deli kederleniyorum ki kendime gelmem zaman alıyor… Bir de kurduğum hayaller suya düşünce…
Ağır bir yük var içimde bu aralar. Geceler fazla karmaşık gündüzler fazla yavaş bana. Uzun süredir uyku haram cinsten sürekli kâbuslar sürekli kafamda kurduğum çizimler tasarımlar. Stresliyim kederliyim…
Kırgınım. İçimde sökemediğim bir kırgınlık var. Bir ağırlık... Sanki ciğerime yapışmış göğüs kafesimi taşmak için zorluyor bu ağırlık. Andıkça daha da ezici andıkça daha da rahatsız edici…
Sanki geceyi yontuyorum ve sözcüklerin kederini görüyorum… Sonra an geliyor belki de umudumun adını deniz koyuyorum kederi belki de o yüzden bende kalıyor ve ben alıp başımı gidemiyorum efeler gibi onun ağırlığını yaşıyorum.
Rest çekemiyorum ona ve reset atamıyorum ömrüme…